27 Aralık 2011 Salı

Altı doldurulan

Eksiksin, yalnızlık var ve topluyorsun çevrene, boşluğa bırakanları. İçmezsin aslında ama dikiyorsun bu gece kafana tüm yalanları. Çekiyorsun dumanı içine, boşvermişliği ve arzularını. Yalandır kahkahan, bakışların ve dokunman. Karşındaki de bile bile sarılır yine de sana, dokunur, öper sonra ki hisset uykunu kaçıranı. Dilin zehir, bedenin yılan çoğu zaman, beni yutan. Yutkunan bir arayan, bir bulan, bir kaybeden çoğu zaman. Sen bu saatte uygularken sen zannettiğin senin kurallarını, okuyorsun bir kaç satır, bir başkasının hayatının tüm yalanlarını. Farketmiyorsun belki ama hep aynı saatte yolluyor tüm zırvalarını. Anlamı yok ama doldurursa altını var belki de. Belki de yanılgının en belirgin özelliğidir şaşırtmanın verdiği haz. Öyle bir haz ki gerçek olandan alamayacağın bir şey gizlidir, öyle bir masturbasyon. Öyle bir tahta, bir karış. Öyle bir kürk, bir beden. Öyle bir damga, bir göz.

14 Aralık 2011 Çarşamba

Bilinçsiz mastürbasyon

Çizilmiş bir cd gibi hayatın. Yansımalar sonsuza götürüyor, hipnoz. Beynin ayırt edemiyor gerçekliği. Yıldızlar ense köküne yapışmış, uzaklaşmıyor. Her tuşede kafana kakıyor döngüyü. Anlaşılmazlığa oynuyorsun. Her seferinde uyanıyorsun, uyuyorsun, asıl mastürbasyon bu. Aynı olan şey aynılaştıkça canını sıkıyor, aynı olan farklılaşınca aynıyı özlüyorsun. Sonra farklılık aynı oluyor zihninde. Ne istediğini bilmiyorsun. Bilmeden mastürbasyon yapıyorsun. Bilinçsiz mastürbasyon. Mastürbasyon kelimesi bile iğrenç geliyor sana, sebebini bilmeden. Ama yapıyorsun. Erken kalkıyorsun. Kusuyorsun. Ağlıyorsun. Bağırıp çağırıyorsun. Sinirleniyorsun. Stres. Sonra sürekli yemek. İçki de var. Sonra yine uyku. Uykuda da uyumak yok. Oradan oraya gidip geliyorsun. Seyahat var. Sürekli bir hareket. Sen dursan duramazsın. İstemsiz. Sen istem dışısın. Seni sevmiyor dışarıdakiler. Herkes kendini düşünüyor. Sen de kendini düşünüyorsun. Milyarlarca insan, milyarlarca dünya. Ama senin için olan sadece bir tane. Milyarlarca dünyadan sana ne. Sen iyiysen her şey iyi, değilsen hiç. Bok kokuyor. Sen kafanı boka sokuyorsun. Müzik sertleşiyor, bir yudum daha alınıyor içkiden. Acı. Ritme ayak uyduruyor başın, başın işi biliyor, ayağa hükmediyor. Sen hükmedemiyorsun. Anlayamıyorsun da. Aynı ama her şey. Eğleniyorsun, dans ediyorsun, değişmeyen döngüye ayak uyduruyor ayağın. O da istemsiz. Ayağın ayak olmaktan mutsuz gibi. Sen, sen olmaktan mutsuzsun. Aslında kendini de bilmiyorsun. Yalnızsın. Çevrendeki insanlar birden bire yabancılaşıyor. İnsan kendini tanıyamazken nasıl kendini tanıtır? Sen tanıdığını zannettiğin en yakın arkadaşının yanağına bir öpücük kondururken onun teni buz tutuyor. Güzel dudakların donuyor. Beynine ulaşmadan soğuk, kalbine ulaşıyor. Donuyorsun. Tek başına kalıyorsun. Mastürbasyon. Ekrana bakıyorsun sonra. Ekran sana bakmıyor. Gözü yok. Etkileşim. Bilinçsiz. Hipnoz ile. Öldürüyorsun. Boş. Zaman. Ölüm. Yoksun. Seni seviyorum. Sen? Kimsin? Müzik son cümleye giriyor. Bir inlemeyle bitiyor.

13 Aralık 2011 Salı

Oyun

Hiçbir şeyi hisset şimdi tüm kalbinle. Yokluğu, yoksulluğu ve dibi hisset. O his ki sadece sana ait ve senin için var olmuş. Seninle yaşar olmuş, seninle yok olacak. Yalnızlığı hisset ki seni hiç yalnız bırakmasın, hiç. Tanımlanmış olanları unut, geriye al tüm öğretilenleri yedi yaşından bu yana. Sil aklını, yıka beyin hücrelerini abdest suyuyla. Akışkan ol. Sokağın pisliğini götüren yağmur suyuna karış sonra. Sevdiğini sandığın adamın bokunun dolaştığı kanalizasyonlarda geceni geçir. Sonra vur kendini kıyıdan kıyıya. Okyanuslarla arkadaş ol, yunuslara yol ol. Anlat onlar içinden geçerken, sen. Çok mu yalnızsın hala?

10 Aralık 2011 Cumartesi

Yolsuz

Kendini bulma yolunda kendini kaybetmiş biriyle konuştum geçenlerde. Yorgunmuş, yönleri karıştırmış. Her yol mu aynı kapıya çıkarmış, yoksa her kapı aynı yola mı açılırmış? Yoksa bunların hepsi yalan mıymış? Sonra başladım anlatmaya. "Uzay... Senin için ölmeye hazır, teklifini bekliyor. Bir yansıma alıp götürecek seni bu ülkeden. Yurdundan kopartılacaksın. Fısıltılar olacak kulağına yönelen, duymak isteyeceksin, duyamayacaksın. Kulağını tıkayan eller gibi gelecek bir karartı. Geçmişini özleyeceksin sonra. Eskilerden bir şeyler duyacaksın içinde, kokuyu arayacaksın, gözlerin onları görmek isteyecek. Şimdiyi yaşamayacaksın hiç, çünkü aslında şimdi diye bir şey yok, burası da yok. Hem bana sırtını dönüp dümdüz gitsen yolunu bulursun."Şaşırdı ama ne dediysem hemen yaptı. Koşarak uzaklaştı. Sağlığına...