(1)
Dibe vurur gibi uyan.
Tokat yemiş gibi uyan.
Ve uyan yine ve yine.
Yirmişer kez vursun vuran.
Yirmişer kez uyan.
Ama uyan.
Her seferinde uzan.
(2)
Yakmaya çalış lambanı.
Tutsun seni bir karabasan.
Boğsun seni karanlık.
Sen uyandın san.
Olacaktır olan.
(3)
Bir yalandır lamba.
Bir yalandır düşüşün.
Dibe vursan da,
Tokat yesen de uyan.
Ve her seferinde tekrar düşsen de uyan.
(4)
Diplerdir bu karabasan.
Her seferinde yüzüne çarpan.
Düşsen de uyan,
Ölsen de uyan!
24 Mayıs 2012 Perşembe
Konulu
Bir karga geldi.
Bıraktım parçalasın kalbimi.
Söktü, götürdü.
Tüylerini bıraktı geriye.
Onlarla doldurdum göğsümü dışarıdan belli olmasın diye.
Boşluk siyahtı.
O zamandan beri kendimi yürürken, otururken, düşünürken buluyorum.
Bazen bir odada, bir avluda, bir rüyada...
Düşündükçe uyuyorum.
Bıraktım parçalasın kalbimi.
Söktü, götürdü.
Tüylerini bıraktı geriye.
Onlarla doldurdum göğsümü dışarıdan belli olmasın diye.
Boşluk siyahtı.
O zamandan beri kendimi yürürken, otururken, düşünürken buluyorum.
Bazen bir odada, bir avluda, bir rüyada...
Düşündükçe uyuyorum.
15 Mayıs 2012 Salı
2 Mayıs 2012 Çarşamba
Adam
Gece saat iki. Gözünü açtın kulağına üflenen son kelimenin ardından. Aslında iki saat önce gözlerini kapattın ama uyumadın. Kulağındakilarin muhabbetini dinledin. Tabii bir de tüm gün beyninde dönen melankoliye eşlik ettin.
İlk adımı hep insan atar, attın. Balkona çıkıp, hiç düşünmeden korkuluğa yaklaştın ve izliyorsun. İlerde bir sokak lambası var, altında oturan bir adam. Kendi kendine konuşuyor gibi. Rahatsız oluyorsun orada olmasından, gitsin. Gidiyor. Mutfağa geçiyorsun, susuzluk. Ardından yatağa poponu koyuyorsun. Yarım saat geçmiş. Kulağını yokluyorsun, gitmiş gibiler. Sonra yatıyorsun. İyice yerleştikten sonra, hareketsizlik ve uğultu. Uğultu kesilsin diye hep hafif bir kıpırdamaya başvurur insan. Tam uyuyayım diyorsun, kulağına geliyorlar. Hoş geldiniz demeye kalmıyor, "Hoş bulduk! ", hep bir ağızdan.
İlk adımı hep insan atar, attın. Balkona çıkıp, hiç düşünmeden korkuluğa yaklaştın ve izliyorsun. İlerde bir sokak lambası var, altında oturan bir adam. Kendi kendine konuşuyor gibi. Rahatsız oluyorsun orada olmasından, gitsin. Gidiyor. Mutfağa geçiyorsun, susuzluk. Ardından yatağa poponu koyuyorsun. Yarım saat geçmiş. Kulağını yokluyorsun, gitmiş gibiler. Sonra yatıyorsun. İyice yerleştikten sonra, hareketsizlik ve uğultu. Uğultu kesilsin diye hep hafif bir kıpırdamaya başvurur insan. Tam uyuyayım diyorsun, kulağına geliyorlar. Hoş geldiniz demeye kalmıyor, "Hoş bulduk! ", hep bir ağızdan.
1 Mayıs 2012 Salı
Uydurukçu
iki sarı direk
bir yansımalı cam
fabrika çıkışlı
hayatının yükü.
yok garip olan
sanrı oldu tanrı
kaldı beraber
bir kulak odada
tek ayağı vardı
düğüm oldu dünü.
bir yüz bin yaz
çevir pedalı
siner zamanlar.
ben seninim sen derin
diril ağlayan şimşek
ve delir koca din.
asfalt netsizleşir
çizgi oturamaz yerinde
gel ve git işi neticede.
bir yansımalı cam
fabrika çıkışlı
hayatının yükü.
yok garip olan
sanrı oldu tanrı
kaldı beraber
bir kulak odada
tek ayağı vardı
düğüm oldu dünü.
bir yüz bin yaz
çevir pedalı
siner zamanlar.
ben seninim sen derin
diril ağlayan şimşek
ve delir koca din.
asfalt netsizleşir
çizgi oturamaz yerinde
gel ve git işi neticede.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)