Hüzünle yoluna devam etti. Hayat kırmızı bir dil çıkarmıştı ona. Aldırış etmemeye gayret etti. Tuttu artık kendini. "Ne olur bundan sonra şöyle, böyle ve hatta öyle olsun." dedi. Geveledi sanırım biraz. Cümlelerin sonunu hep eksik söylerdi.
Sıkıntıyla karşılaştı. (Ne bir tane canım) İki ucu olan bir dil çıkardı hayat bu sefer. Aldırış etmemek elde miydi be? Ama bocaladı bu sefer. Dur diyene dur dedi, git diyene git dedi. Kaldı mı tek başına? Kaldı. "Şöyle olsa fena olmaz mı?" demeye kalmadı, "Böyle olsa nasıl olur?" diye ekledi. Öylesi ise hep gönlünden geçmişti.
Dişini sıkmaya çalışırken bu sefer yenilgi köşeden çıkıp "Merhaba." dedi. Gözlerini fal taşı gibi açmıştı ki gözüne dil kaçtı. Hem de iki renkli bir şeydi bu sefer hayatın ona hediyesi. "İki iki nereye kadar? Neyse olsun..." derken, "Tamam bulsun." diye bir ses işitti. Bu sesin sahibi Şulsun olamazdı.
Ağzını açtı, dilini dışarı çıkarttı. Son bir gayret, dilini burnuna dokundurdu. Gözünden düşen bir damlayla abdest aldı. Huzurla kaldı, huzur da onunla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder