26 Eylül 2011 Pazartesi

Gölge

Karanlığın içinden gelir kara kara gölgeler. Seni tanımlar, gezdikçe ve gördükçe ve güneş altında yolunda ilerledikçe. Senin aksine gider ve her seferinde ters yöne vücudunu bozmuş gibi yapar, arkandan dolanır da nesnesi yoktur ya bir şeyin altından geçmeyi beceremez ve üstünde kalır izi ve sanki hiç oradan geçmemiş gibi kusursuzca kaçar ışığın kovalamacasından. Işık ki ne zaman onu bulmaya gelse o bir yolunu bulur ve başka yerlere gider de hissettirmez kaçtığını. Ziyadesiyle hızlı dönsen arkana sana bakan bir silüet görürsün ama ne kadar sen olduğunu bilsen de o karartının, bilinçaltın bunu kabul etmez ve gece karanlıktan korkar gibi kendi gölgenden başlarsın korkmaya, başka insanlardan. Başka insanlar ki belki de onları kendine daha yakın görüyorsun kendi gölgenden, sen. Sen bilemezsin. Başlıklar değişir ve sen aynı kalırsın, içeriksin aynı zamanda ama içini bilemezsin. Lambaları yakarsın, fenerler tutarsın göremediğine ama kalacaktır yine göremediğin bir yer ve sen bunu farkedersin, kendin. Ya ölümde ya da diriyken, ya da diriyken öldüğünde aynı zaman. Sırsa bu bileceksin ama gölgen gitmeyecek, belki de görülmeyecek artık ama gitmeyecek, git. Sen bil. Bilmek istiyeceksin, ulaşmak isteyeceksin ama bitmeyecek yol ve sen isteyeceksin. Bitmemesini isteyeceksin, gölge sürekli geriye doğru yürüyüp seninle gelecek. Bileceksin bilemeyeceğini. Çelişeceksin, aklın yetmeyecek, gölge hep olacak. Işık isteyeceksin, aydınlanacak gerçekten dört yanın, ama imkanı yok, gölge gitmeyecek. Bu sefer için kararacak, içine bakacaksın bilemeyeceksin. Yolunu şaşıracaksın, önüne atlayacak görmeyeceksin. Yanından geçeceksin, bilmeyeceksin. Sen onu arayacaksın ama bilemeyeceksin. Öleceksin sonunda, bilmek bu dünyada kalacak. Bilinmeyeceksin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder