27 Eylül 2011 Salı
Rüya
Sözler ne kadar anlamlıdır ve görüntüler ne kadar gösterir gerçeği, içini. Yansımayla ne kadar yaşayabilirsin ve kandırabilirsin? Kendini. Senden bahsedildiğinde nedenler bulmak için mi yaşıyorsun ilgiyi başka yere çekmeye? Duymazdan mı geliyorsun suçların ve günahların ve sorunların ve zayıflıkların yüzüne vurulduğunda? Yüzün de mi sana söylemeye cesaret edemiyor veya?
Öldüğünü düşünmek gibi kendisiyle yüzleşmesi. O yüzden ölmüyor genelde. Rüyasında öldüğünü gördüğünde kabus, diyor ve geçiyor. Olmaz, diyor. Zaten 10 dakika sonra dönüyor yaşantısına ve stresine, ardından yol yorgunluğu başlıyor, uzun yol gidiyor. Yolun sonunda da hediye olsa çok sevinir. Olmuyor, iş başı yapıyor. Gerekmiyor.
Sen bu kayıtsızlığın devam etmesine bayılıyorsun belki de... Onlar da böyle, burada yaşamak için böyle olmalıyım diyor olabilirsin tabii ki. Çok normalsin ve sana yöneltilen sorular çok acayip. Anormalliği normallikten görmek, bir yılanı koynuna almış sincaba benziyor bilinçaltında. Alttan alıyorsun. Uykunda kulağına fısıldayan küçük şeyler bin farklı hikaye ile kulaklarını boyuyor, sen. Uyuyorsun. Yalnışlıklarımı gördüğünü zannedip konuyu değiştirecek bahaneler buluyorsun, kendi içinde bile. Kendini kandıracak kadar aciz kalmışsın. Çok yalnızsın. Benim gibi. Eksikliğin...
Çıktığı zaman işten, üstüne üstüne geliyorlar, onun. O yol boyunca anahtarı kapatıyor. Unutkanlık başlıyor sonra. Sızı.
Yık geç maskeni ve kendini ve seni. Sen ve kendin iyi bir ikili olamadınız kabul et. Kabul etmeler de acı veriyor çokça. Etmedikçe ölüyorsun. Dirilmeyi beklerken gömülüyorsun.
O sonra eve gidiyor ve yorgunluktan kendini yatağa bırakıyor. Uykusunda daha önceden tanımlanmış bir rüya görüyor. Ölüyor rüyasında ve bilinci açılıyor sinsice ve suratına çarparcasına. Uyanmayı bekliyor ki bitsin bu ölüm, dirilsin istiyor, uyku güzel geliyor herhalde, uyanmıyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder