22 Eylül 2011 Perşembe
Sokak lambası
Dibinde değil mişim, öyle dedi doktor yüzüne doğru öksürünce. Bir iki ter damlası görmüştüm alnında, utancından beni oradan bir an önce uzaklaştırmak istemiş olabilir. Ama neyse, bilim dibinde olmadığımı söylüyor. Bir iki git gel ile bu işi çözebilirmişiz. Vallahi takdir ettim.
Şimdi... Gençliğe bakıyorum da sürekli bir iletişim içinde olma çabası, elden telefonun düşmemesi, sosyal medya muhabbetleri falan filan... "Hacım sana yeni bir kültür dayatıyorlar haberin yok." edebiyatına girmeyeceğim, okumazsın zaten gerisini. Ama bir çık dışarı artık, vur kendini sokağa, vur kendini parka, vur kendini sahile, deli gibi susa ve tat doya doya dudaklarına damlayan yağmurun saflığını. Gerçi zor ama değil mi? Şimdi iki saat süsleneceksin de ayakkabılarını giyeceksin de aman da aman... Acıktığında yemek de yapmazsın sen. Odan dünyan olmuş senin. Pizza söyle bari, gerçi koridoru geçmek zorunda kalacaksın kapıyı açmak için. Neyse sen ayarla...
Ha çok trafik olyuor bazen, yoruluyorsun. Sabretmeyi öğren... Hiç olur mu öyle şey?
Sen hiç sokak lambasıyla konuştun mu? Benim oluyor baya, lise zamanlarımda konuşurdum. Eski liselilerden kim kaldı ki günümüzde... Bulamıyor insan aradığını ne kadar zaman geçse de, lambalar tutturamıyor o eski ışıkları. Ben akşam dışarı çıkayım da şu bizim sokaktaki lambayla bir dertleşeyim en iyisi. Memleket meselelerine gireriz güzel olur. Başbakan savaş çıkarabilir bu aralar...
Güzel lastikçiler var burada, yan yana dizilmişler. E tabii lastikler de cabası. İyi bir lastik insana insan olduğunu hatırlatır. Yoksa işin zor. İyi bir lastiğin olsun hayatta, gerisi teferruat.
Hâki'ye selam. Sen belki anlamadın ama o anlamıştır. İyiydi muhabbet. Zaten kelimeler ne işe yarar ki onları sese dönüştüren insanlar olmasa. Bilgi içinde duran bir enerji, transformatörü iyi işlet ki ses enerjisine dönüşsün, bir işe yarasın. Yoksa zor. Sonra o gaz enerjisine dönüşebilir, planlama enerjisi falan, sonra harekete geçersin. Transformatör müydü ya o?
Bu devirde yaşamak zor, hele doğmak için bir kaç asır geç kalmışsan. Oyunlar oynanıyor, saçlarından tutup seni sürüklüyorlar ama gık çıkarmıyorsun. Ama hayat sana güzel söyleyeyim... Saçlarını falan kestir, boyat, tırnakları uzat, öbürü göğüs kıllarını aldırsın, ense traşı falan. Öyle ki böyle. Durdu ve indi. Kimse ses çıkarmadı. Çıkarsın ki neden? Alıştı mı Aliş? Aliş benim ilk oyuncağım, eniştem aldı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder