13 Ekim 2011 Perşembe

Kendime

Rüzgar esmiyor, ben esiyorum sanki koca koca binaların arasında. Kulağıma üflenen uğultular ondan. Aynı yerlere teker teker her sabah ve gece basıyorum, bir önceki günün, ve düşünmezliğin içinde düşünür buluyorum kendimi. Çaresizim ya... Herkesin doğrusunu öğrenip kendi doğrusunu bulmaya çalışan bir aciz. O kadar aciz... Sürekli aynı melodiler, aynı hüzün sürekli... Başa sarıyorum ve art arda delirircesine... Bitiremiyorum cümleleri de artık aldırma. Ne saçmalıyor bu diye sorma ne olur... Uğultular seslere dönüşüyor, farklı olduklarını bilsem de senin sesin gibi geliyor artik hepsi, küfür etseler de en güzeli senin ağzından. Gece gelip yokluyorlar, ama sanki sen dokunuyorsun ve acıtmıyor yumuşaklık. Güzel böyle... Gölgeler de sensin ışığın kendisi de, öyle işte. Havada sabit duruyorum sanki, bilmezlik vuruyor tersten, eller çaresiz soğuklukta, donan bir kalp cayır cayır, yakan bir elem çikolata tadında. Elim yetişmiyor yokluğuna, yokluğuma, varlığım. Mum yakıyorum, romantiğim. Geceden sabaha gözümü arada dinlendirerek izliyorum hareketini ki ders alıp uygulayayım hayatımda. Kanım donuyor, uykum geliyor ve bir değişiksizlik içinde yatağıma yatıyorum. Koltuk alınıyor. Ben çok alınıyorum kendime, kendimize, bize ve sana. Bize ve kendimize ama en çok kendime bana... Yokum ben bu diyarda, başka.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder