6 Ekim 2011 Perşembe

Virgül

Kara bulutlar zihninde yumru gibi yoğunlaşmaya başlıyor. Takıntıların var ve hastalıklı ruhun bedenini ele geçiriyor sinsice. Boynunda, kolunun altinda ve kasıklarında lekeler beliriyor. Beynin eriyor ve burnundan akıyor çokça. Dilinin kemiği kalmamış, sövüyorsun önüne gelene ki hak ediyor herkes kemiksiz dilin sövgüsünü. Karşına çıkmak ne demek; köpürüyor deniz, hayvanlaşıyor dalgalar sen bölünüyorsun tam beş parçaya ve karanlık bastırıyor etrafı, don. Virgülsüz duraklamalar yaşıyorsun kurduğun her cümlede. Cümleleri de sen kurmuyorsun ya çaktırma. Egon var senin, o yüzden kayıpsın. Eziliyorsun büyük bir fil ayağının altında. Dargınlığın karşındakine ama mecalin yok hareket etmeye. Saygının dibi çürümüş, kökleri fosil olmuş tam da içinde. Sen ama hâlâ yaşamındasın. Bu tarafın pek önemi yok, çokça kendi derdindesin. Beyin kıvrımların kabuk bağlamış, nefsin belini bükmüş. Zaten pek derin değilsiniz cins bakımından, acizlikten değil işinize gelmiyor. Neyse, oyuncak dünyanın yeni oyuncağıyım ben ve sen yüce derinlik. Ne kadar sığsın. Aslında değilsin. Ama böyle öylesin. Zincir gözünün onünde hatta arkada bile değil. Metalin kokusunu ağzınla alıyorsun. Yetmiyor. Bir anlamım varsa gelmen isteniyor. Gelmiyorsun. Gitmekte de bazı problemler var. Olmuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder