11 Ekim 2011 Salı
Sonbahar
Bir sonbahar şarkısıdır şimdi içim. Yükselişlerinde, cebime sokamadığım elimi keser soğuk. Kaybettiğimi anlarım her rüzgarlı nakaratta. Sevgiline sığınır gibi sokulursun ya paltona, her içine çekildiğinde daha çok hissedersin işte yalnızlığı. Dökülen yapraktır serbest dolaşan notalar ve onlar daha çok içini yorar. Kayboluşun mevsimidir sonbahar, başrolünü oynadığın filmin fonudur. İçindeki melankoli yetmez diye düşünür de üzerine katmerli bir acı verir. Pus kaplar sonra, gözlerini dolduran gözyaşı olur, armonisine ayak uyduramazsın. Yorar seni renkler ve sen sadece evde, yumuşak bir ışığın hafifçe aydınlattığı bir koltukta kahveni yudumlamak istersin. Her yalnız gibi senin de tek düşlediğin sahne bu olur. Battaniyen sırdaşın, çorapların yoldaşındır bir süre ve yalnızlığını paylaştıkları için nesnelerine daha çok bağlanırsın. Sıcak, yudumladıkça içine akar aşk gibi. Lirik bir soprano tınısıdır pianoyla sevişen ve sen sevişirsin sigaranın dans eden dumanıyla. Ama farkedersin, dumanın bile senden uzaklaşmak için yükseldiğini tavana. Gözün pencereden dışarı bakar, sokak lambasının altında otobüs bekleyen bir çocuğa ilişir. Masum hissedersin kendini onun kadar, olmak istersin ya da. Söndürdüğün sigaran değildir aslında, içindeki saflıktı yıllar boyunca. Farkedersin, farkettirdiği için sevmezsin sonbaharı. Düğme bozuktur sana göre, değiştiremezsin müziği. Sonunun gelmesini istersin, bir umutla beklersin, çok istersin ve hatta hayatına dair ne varsa istersin olsun diye, yalvarırsın dualarında, tempo hızlanır içinde, sona yaklaşmak iyice yorar seni ama sabredersin sonu güzel olacak diye. Ve son gelir... Kış şarkısı başlar.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder