Merhaba boşluk, yine ben. Bu aralar seni sık rahatsız ediyorum farkındayım. Ama gönlü hoş bir matruşkanın kendini damacana gibi hissetmesini nasıl hoş karşılayabilirdim ki? " Selamınaleyküm." diye... Tabii doğru. Canımın yongası oldu bugün kelebek, yonca gibi koktu sırtlan, tabak gibi kırıldı yosmalar, sensiz gibi yalvardı gökyüzü. En çok da bir araba farı gibi şarkı söyleyen bir kahve fincanı gördüğüne dayanamadı not defteri ve kalemin üzerine yazı yazdı. Kolay değil seni bulmak anla yani.
Kırmızı başlıklı bir salınım geçirdik bir evreden diğerine doğru, yere sordu, bere yordu, geleyazdı yalnızlık. Kaybeden bir insan çıktı karşıma sonra, orada, yorgun, bitkin ve bitkim. Zordu saçmalamalar bir çatının en uzak kiremitinin üzerinde tek ayağının üzerinde boku donmuş lanet bir insan evladının, dururken çıplak, sırtlan. "Yürü git lan!" diyesi gelir genelde sırtlandan sonra ama bu yaz da yine soğuk olacak güneş bize. Seni seviyorum. Dersini iyi çalıştın mı, gel bir pes atalım boş bir araziye ki belki bir köpek bulur da beslenir içi dolu güzel bir günde, boşluktan. Anlama vaktin geldi. Sana ihtiyacım var, bencilim belki. Güçlüyüm ama yanında güçsüz olmak istiyorum, sen beni al koynuna bu sefer. Hiç oynamadığımız rollerimizi değiştirelim istiyorum seninle. Büyük harf mi gerekiyor bağırmak için illa? Telefonum üşüdü bugün yine hey, boşluk. İyi ki varsın, benim olmasan da veya benimle, iyi ki varsın ve iyi ki hep ol...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder